Fikri Mülkiyet Hukuku

"Fikri Mülkiyet Hukuku", iktisadi değer taşıyan fikri emek ürünlerini koruyan bir hukuk dalıdır. Bu hukuk dalı, sanatsal ifadelerin ve yaratıcılığın yasal olarak korunmasını amaçlayan ve bilgisayar programları ile veri tabanlarını da içeren "Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku"nu, icat edilen yeni teknolojilere ve usullere hukuki güvence sağlayan "Patent Hukuku"nu, görme duyusu ile algılanan ve kişide estetik bir etki yaratan şekil, desen, renk veya bunların birleşimlerini koruyan "Endüstriyel Tasarım Hukuku"nu, ticari sembol ve şekillerin haksız kullanımlarını önleyici hukuki kuralları düzenleyen "Marka Hukuku"nu ve bunların yanında "yarı iletkenlerin topoğrafyaları"nı, "alan adları"nı, "coğrafi ad ve işaretleri" ve "açıklanmamış bilgileri" kapsamaktadır. Bununla birlikte gerek uygulamada gerekse doktrinde Fikir ve Sanat Eserleri üzerindeki haklar "Fikri Haklar" olarak, bunun dışında kalan diğer fikri ürünler üzerindeki haklar ise "Sınai Haklar" olarak anılmaktadır.

Bu hakların tarihsel gelişimini anlatırken, hakların nitelikleri bakımından tanım bölümünde yapılan ayrımları dikkate almak gerekir. Zira fikri mülkiyet konusu her hakkın tarihsel gelişimi, teknoloji alanındaki ve kültürel yaşamdaki gelişmelere paralel olarak farklı dönemlerde gerçekleşmiştir.

Fikir ve Sanat Eserleri bakımından kanunlaşma hareketlerini, basım imtiyazlarının kabulüne kadar geriye götürmek mümkündür. İlk basım imtiyazları Venedik'te 1469 yılında tanınmıştır. Bu kanunlaştırma hareketini, 1486 yılında Venedik'te, eser sahiplerine mali ve manevi yetkileri içeren imtiyazların tanınması izlemiştir. Modern fikir ve sanat eserleri kanunlarına öncülük eden kanun, 1709 tarihinde İngiltere'de çıkarılmıştır. Bu kanunu 1734 ve 1814 tarihli kanunlar, tiyatro ve musiki eserlerin temsil ve icrasında eser sahibinin haklarını koruyan 1882 ve 1888 tarihli kanunlar izlemiştir. Bu kanunlar, 1911'de ve 1957'de yenilendikten sonra, son olarak 1988 yılında fikir ve sanat eserleri hukuku ile patent ve tasarım hukukunu içeren 1988 tarihli yasa yürürlüğe girmiştir.

Fikir ve Sanat Eserleri açısından ülkemizdeki ilk yasal düzenleme 1856 Islahat Fermanından beş ay sonra çıkan bir matbaa nizamnamesidir. 1857 yılında çıkan ilk nizamname imtiyaz usulüne son vermiş, ancak yazarların haklarına da ileri ölçüde koruma sağlanmıştır. 1872 tarihinde çıkarılan nizamname ile yazarlar bakımından koruma süresi 45 yıla çıkarılmıştır. İkinci meşrutiyet döneminde, ilk esaslı kanun olan "Hakkı Telif Kanunu" 8 Mayıs 1910 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kanunu, 1 Ocak1952 tarihinde yürürlüğe giren 5846 sayılı "Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu" takip etmiştir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, "telif hakkı" terimini kullanmaktan vazgeçip, bunun yerine "fikri hak" terimini benimsediyse de, uygulamada yerleşen "telif" kelimesi günümüze dek kullanılmaya devam ede gelmiştir.

Sınai Haklar alanında ilk kanunlaşma hareketi ise markalar alanında gerçekleşmiştir. Nitekim markalar ile ilgili ilk yasal düzenleme, İngiltere'de Kral III. Henry zamanında 1266 yılında çıkarılan bir kanun ile olmuştur. Bu Kanun'a göre her fırıncının ekmeği üzerinde bir markasının bulunması zorunludur. İngiltere'de 1373'te çıkarılan kararname ile de Londra şişe yapımcılarına ürünleri üzerinde ferdi markalarını uygulama zorunluluğu getirilmiştir.

Markalar açısından ülkemizdeki ilk yasal düzenleme ise, 1857 tarihli Alameti Farika Nizamnamesidir. 1965 yılında kabul edilen Markalar Kanununun yerini ise, 24.06.1995 tarihli 556 sayılı "Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" almıştır.

Patentler bakımındansa ilk imtiyazın 13. yy'da Alman madencilere verildiği iddia edilmektedir. Buluş sahibinin haklarına ilişkin ilk yasal düzenleme ise 15. yy'da Venedik'te yapılmış, taklit edilmeye karşı 10 yıllık koruma öngörülmüştür. Fransa'da ilk patent kanunu Fransız ihtilalinin sonucu olarak 1791 yılında yürürlüğe girmiş, bu kanunu Osmanlı İhtira Beratı Kanununun mehazı olan 1844 tarihli kanun izlemiştir.

Türkiye'de, ilk patent kanunu 1844 tarihli Fransız kanundan esinlenerek hazırlanmış ve 13 Mart 1879'da yürürlüğe girmiştir. Daha sonra bu kanunun yerini 1995 yılında kabul edilen 551 sayılı "Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" almıştır.

1995 yılında ayrıca, o güne dek Türk hukukunda bulunmayan tasarım koruması, 554 sayılı "Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" ile, ve coğrafi işaret koruması, 555 sayılı "Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" ile kabul edilmiştir.

Türkiye'de son olarak 2004 yılında, yeni bir bitki çeşidini bulan veya ıslah edenlere koruma sağlamayı amaçlayan "Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarına İlişkin Kanun" ile, entegre devrelerin üç boyutlu görünümünü koruyan "Entegre Devre Topografyalarının Korunması Hakkında Kanun" kabul edilmiştir.